26 Şubat 2013 Salı

Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan

Cahit Sıtkının o eşsiz şiir Çetin Tekindorun seslendirmesi ile muazzam bir hal alır....
Ne yalan söyleyeyim ziyadesiyle etkilendim Abbas şiirinden ve hikayesini araştırıp paylaşmak istedim yolcularla....
Cahit Sitki askerligini yedeksubay olarak yapmak uzere birligine gider.
Birligine gittiginde boluk yazicisindan kunye defterini ister.Sirayla isimlere
bakmaktadir, bir isim dikkatini ceker. Abbas oglu Abbas..Sakat colak eli yuzunden curuge ayrilmis biridir Abbas..Talim bitiminde askerin yanina gonderilmesini
ister.Ogle saatlerinde kapi calinir.Karsisinda civan mert yigit biri selam cakip;
-Abbas oglu Abbas Emret komutanim!.. der..
Aralarinda soyle bir konusma gecer:
-Nerelisin?
-Memleket Mardin, kaza Midyat komutanim
-Sen benim emir erim olur musun?
-Sen bilirsin komutanim!.
Askere esyalarini toplamasini soyler ve kendi evinin altindaki bos yere
tasinmasini ister.Zamanla askerin zekiligi ve sicakkanliligindan etkilenir.
Abbas her sabah erkenden kalkar Cahit Sitki ' ya kahvalti hazirlar.Ogle
yemegini sormadan hazirlar.Tum ihtiyaclarini karsidan bir istek gelmeden
dusunup yerine getirir.Erkenden kalkip Cahit Sitki ' nin kiyafetlerini utuler
hazirlar ve evin temizligini yapar..
Akşamlari Cahit Sitki ' nin sevdigi yemek ve mezeleri hazirlar..Zamanla
aralarinda komutan asker iliskisinden daha guclu bir dostluk bagi olusur.
Bu saf ve temiz Anadolu cocugundaki sadakat ve temiz yurekten etkilenmiştir
Cahit Sitki.. Zaman zaman karsisina alip dertlesir ve bu Anadolu cocugunun
ruhundaki gizli seyleri kesfeder..

Aksamlari raki sofrasi kurup en guzel kizartma ve mezeleri hazirlar Abbas..
Aralarındaki duygu baglari guclenir.Boyle bir keyif gecesinde alkollu Cahit
Sitki sorar;

-Sen İstanbul ' u bilir misin Abbas?
-Bilirim komutanim..
-Orda bir Besiktas var bilir misin?
-Bilirim komutanim!. Ben orda acemi birlikteydim. .
-Orda benim bir sevgilim var..Sen bana kacirip onu getirir misin?
-Elbet komutanim!

Sabah olur Cahit Sitki bakar ki Abbas yeni asker kiyafetleri giymis
tras olmuş hazirlanmis gidiyor. Cahit Sitki sorar;
-Hayirdir Abbas neden boyle hazirlik yaptin?
-Ben istanbul'a gidecektim komutanim!..
-Ne yapacaksin sen İstanbul'da?
-Sen soyledin bana..Ben gidip sana sevgilini getirecegim!..

Gozlerindeki huznu ve gozyaslarini gizlemek istercesine arkasini donup
kapiyi carpar ve cikip gider Cahit Sitki..Fakat bu mert askerin,
yuregi sevgi dolu Anadolu cocugunun samimiyet ve sicakligindan cok
duygulanir.. Abbas'i gondermez elbet.

Aksam olur..Agac altinda raki sofrasi kurdurur ve Abbas'i karsisina oturtur.
Birlikte yer icerler ve Cahit Sitki o meshur siirini kagida doker:

Abbas
Haydi Abbas, vakit tamam;
Aksam diyordun iste oldu aksam.
Kur bakalim cilingir soframizi;
Dinsin artik bu kalp agrisi.
Su agacin golgesinde olsun,
Tam kenarinda havuzun.
Aya haber sal ciksin bu gece,
Gorunsun soyle gonlumce.
Bas kirbacı sihirli seccadeye,
Goster hukmettigini mesafeye
Ve zamana.
Katip tozu dumani,
Var git.
Boyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Besiktas' tan;
Yasamak istiyorum gencligimi yeni bastan

23 Şubat 2013 Cumartesi

İyi davran iyi hisset

Davranış canlıların dış dünyaya karşı gösterdikleri bedensel tepkilerin genel adıymış.üzerine bilim dalları kurulmuş yıllarca insan davranışları incelenmiş,sebepleri anlaşılmaya çalışılmış hala da öyle tabi.
İnsanın bir durum yada olay karşısında verdiği tepkileri gözlemleyip içsel yada dış faktörlere bağlanmak istenmiş.Bilişsel ,edimsel ,klasik ,pavlovun köpeği,skinnerin güvercini derken geldik mi 2013 teknoloji ve bilim çağının sanal insanlarına...İnsan davranışlarının sebebini bilmem ama şimdilerde insanların birbirine verdiği değerler mentionlar yada dürtmeler ile yapay profil fotograflarının altındaki "Canım çok tatlı çıkmışın" ,"yakışıklı kardeşim benim" gibi sahte sözcüklerle ölçülmeye başlandı.çağa ayak uyduruyoruz tabi.amma veeee lakin tutmuyor anıların yerini eskiler kadar iz bırakmıyor.Gülümsetemiyor aslı gibi.

Düştüğünde koşa koşa yara bandı getiren arkadaşının,bayramda elini öpünce çaktırmadan cebine harçlık sıkıştıran akrabanın,evinin önünde oynadığınız teyzenin verdiği limonatanın....hiç birinin yerini tutmuyor işte.

Sanal dünyanın sanal insanlarıyız arkadaşımızın doğum gününü Duvarına NİCE YILLARA :) yazarak kutluyoruz.Verdiğimiz değer 11 karakterlik bir sözcükten mi ibarek ? Ben mi abartıyorum ? yoksa durum cidden bu yöne doğrumu gidiyor okurcum ?

İnsanlara iyi davranın konuşurken dinlerken onunla olduğunuzu hissettirin.özlediğiniz de sarılın,arayın sesini duyun,atlayın yanına gidin küçük şeyler büyük mutluluklara sebep olur...İnsanlar onlara nasıl davrandığınızı asla unutmazlar.evet sana şeker veren yaşlı amcayı ? gurbette olan dayın geldiğinde getirdiği oyuncağı ? sınıfta hep senden yana olan arkadaşını ? Üniversiteden gırgır hocanı? işyerinden güleryüzlü mesai arkadaşını? unuttum deme sakın...Yıllar geçer adını unutursun belki ama nasıl davrandığını asla.hatırlayınca gülümsersin kendi kendine ve bilirsin ki her zaman yüzünde bir tebessüm olarak kalıcaktır.Sende istemez misin ? birileri seni hatırladığında istemsizce gülümsesin,ben isterim okurcancım

İnsan ne ile yaşar? diyordu kitabında Tolstoy ve cevaplıyordu ,insan sevgiyle yaşar diye ben de sonuna kadar hak veriyordum...(Güzel kitaptır tavsiye ederim tabi henüz okunmadıysa).O zaman insana ihtiyacı olan şeyi yani sevgiyi verelim.gülümsemeye muhtaç insanları anılarla güldürebilmek için durdur zamanı dans et güneş ışığı ile ve iyi davran kötülerin inadına yaşat iyiliği,sevgiyi karşılık beklemeden yap ki mutluluk versin iyi davranmanın,sevmenin huzuru dolsun içine çıkar gütmeden yap ki mutlak iyilik seninki olsun.Geç olmadan al kırdığın gönülleri,sarıl sevdiklerine,gülümse insanlara.....
Haydi kal sağlıcakla.


22 Şubat 2013 Cuma

Ağlayan Çocuk (The Crying Boy)

1980 lerin trendlerinden biri Ağlayan Çocuk (The Crying Boy) namı diyar çiko ingiliz basınına göre lanetli çocuk ancak bize göre acınası şirin bir tablo...sevimlide kerata
İtalyan ressam Bruno Amadio’nun imzasını taşıyor. Amadio, “Ağlayan Çocuk” resminin her baskısından telif hakkı alsaydı herhalde dünyanın en zengin ressamlarından biri olurdu.Resimdeki çocuğun annesiyle babası bir yangında ölmüş. Ressam, “Bu çocuk durduk yerde, kibrit çakmadan yangın çıkarıyor, sakın ha yanına alma!” şeklindeki uyarılara aldırmadan çocuğu evine almış ve resmini yapmış.Sonra hem stüdyosu, hem de evi yanıp kül olan zavallı ressamın hayatı kaymış. Sanırım çocuk piromani hastası(saçma ama hikayesi bu)

2008 yılında Şili’deki cadılar bayramının afişinde “Ağlayan Çocuk” resmini kullanmak istemişler. Medyumlar Birliği ayağa kalkmış :) evet gerçekten medyumlar birliği var :) bu tablonun Şili’de 80 kişiye uğursuzluk getirdiğini belirterek derhal yasaklanmasını talep etmişler. Boşanmalara, ayrılmalara, yaralanmalara yol açtığı söylenen resim, bir kez daha lanetlenmiş. İnsanlar, başlarına gelen her türlü felaketin faturasını masum postere kesmeye devam etmişler. Tartışma büyüdükçe büyür, ülkenin 1 numaralı gazetesi bu anlamsız haberi, “Ağlayan Çocuğun Tüyler Ürpertici Dönüşü” sözleriyle manşete taşır....
İngiliz komedyenler hala bu hikayeyle dalga geçiyorlar.Bu ve bunun gibi bir dünya saçmalık işte ağlayan çocuğun gözlerine uzun süre bakabilme oyunundan tutunda aslında resmin hitlerin küçüklüğü olduğuna kadar....
Neyse çocuk sana güzel bir şarkı armağan ediyorum.Eğer gerçekten varsan ve yaşıyorsan hep gülümse :)
Öldüysende Güle güle git ;)

Adresimin ilham kaynağı ağlama çiko buda geçer....

Hoşgeldin

eeee blog dünyasına yeni bir adım daha attım..Merak ettin tabi ben kimim? içinizden biri cafe de yan masadaki adam,okulda arka sıradaki çocuk,otobüste ayakta duran genç bazende can ciğer dost.
boşver işte hepimiz yolcuyuz hayatta bende seyyahlardan biriyim,içinizden biri.belki tanışıyoruz belkide hiç tanışmıcaz ama paylaşmak için tanımak gerekmez tam tersine tanımak için paylaşmak gerek.bende paylaşmak için geldim sende hoşgeldin yolcu....
Başlığım buda geçer ,evet ilk duyduğumda çok etkilenmiştim hikayesi hoştu,anlamlı bir söz kısacası anı yaşa hiçbirşeyin seni üzmesine izin verme elbet birgün buda geçer diyor.sabır aşılıyor umut vadediyor...
Kimisi günlük diyor kimisi webblog kimisi bilmem ne ben paylaşıyorum işte....isminden banane.
ne zamana kadar beraber oluruz ne zamana kadar yazar,çizer,çeker paylaşırım bilmem,evet sende bilemezsin
ne demişler insanlar plan yapar Tanrı ise onlara gülümser söz kime ait bilmiyorum ama haklı,yaşayalım görelim o zaman.
"Buda geçer yahu" ben çok beğendim bilmem sen beğenirmisin.
İşte buda hikayesi;
(modern hat sanatı ile buda geçer yahu )

"Dervişin birinin yolu bir gün bir köye uğrar. Köylüler fakirdir onu misafir etmesi için Şakir isminde birinin çiftliğine gönderirler. Derviş yola koyulur. Yolda rastladığı bir kaç köylü ona, Şakir'in köyün zenginlerinden birisi olduğunu Halid adında bir başka zengin daha bulunduğunu anlatırlar.

Derviş, Şakir'in çiftliğine varır. Şakir hem misafirperver hem de gönlü geniş bir insandır... Dervişi kaldığı sürece memnun eder. Yola koyulma zamanı gelip Derviş, Şakir'e teşekkür ederken, "Böyle zengin olduğun için hep şükret." der. Şakir ise: "Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen, gerçeğin kendisi değildir. Bu da geçer..." diye cevap verir.

Birkaç yıl sonra, Derviş'in yolu yine aynı taraflara düşer. Şakir'i hatırlar ve yanına uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylülerle sohbet ederken Şakir'in iyice fakir düşüp şimdilerde Halid'in yanında çalıştığını öğrenir. Derviş Halid'in çiftliğine gider, Şakir'i bulur, üstünde eski püskü giysiler vardır. Meğer oralarda vukuu bulan bir sel felâketinde Şakir'in bütün malı mülkü telef olmuştur. Ailesini geçindirmek için, toprakları selden zarar görmeyen Halid'in yanında çalışmaktadır. Şakir, bu kez Derviş'i son derece fakir olan evinde misafir eder. Bir lokma ekmeğini onunla paylaşır...


Derviş, vedalaşırken Şakir'e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu söyler. Şakir:"Üzülme... Ya Hû, bu da geçer..." der.


Derviş'in yedi yıl sonra yolu yine o yöreye düşer. Şaşkınlık içinde olan biteni öğrenir. Halid birkaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün mirasını en sadık hizmetkârı ve eski dostu Şakir'e bırakmıştır. Şakir, artık Halid'in konağında oturmaktadır, kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine yörenin en zengin insanıdır. Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır: "Bu da geçer..."


Bir zaman sonra Derviş yine Şakir'i arar. Köylüler ona bir tepeyi işaret ederler. Meğer tepede Şakir'in mezarı vardır ve taşında da: "Bu da geçer." yazılıdır. Derviş, "Ölümün nesi geçecek?" diye düşünür ve gider. Ertesi yıl Şakir'in mezarını ziyaret etmek için geri döner; ama ortada ne tepe vardır ne de mezar. Büyük bir sel gelmiş ve tepeyi sıyırmış, Şakir'in mezarından geriye bir iz dahi kalmamıştır...


O aralar ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Öyle bir yüzük ki, mutsuz olduğunda umudunu tazelesin, mutlu olduğunda ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmaması gerektiğini hatırlatsın... Hiç kimse sultanı tatmin edecek böyle bir yüzüğü yapamaz. Sultanın adamları da bilge Derviş'i bulup yardım isterler. Derviş, sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir. Kısa bir süre sonra yüzük sultana sunulur. Sultan önce bir şey anlamaz; çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. Sonra üzerindeki yazıya gözü takılır, biraz düşünür ve sonra yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır. Orada: "Bu da geçer Ya Hû !!!" yazmaktadır."


Nasıl beğendin mi ?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...